Neden bozulan otobüsün yolcuları bizim otobüsümüze aktarıldığında onlara mültecilermiş gibi bakarız?
Neden her gördüğümüz haritada hemen Türkiye`yi bulmaya çalışırız? Millet olarak dünyada kaybolma kompleksimiz mi vardır?
Neden birbirimize sarılınca sağa sola sallanırız?
Neden öğrenciler ilkokul 5. sınıfa kadar öğretmene 'öğretmenim' diye seslenirken 6. sınıfta bir anda 'hocam' diye seslenmeye başlar?
Neden sınavlarda '3 yanlış bir doğruyu götürür' şeklinde bir uygulama ile cezalandırılır da; '3 doğruyu bil, bir doğru da bizden' gibi bir kampanya başlatılıp zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez?
Neden insanlar kapalı bir alandan yağmur yağan alana çıktığında kafalarını eğerler?…
Yaşlı bankacı ile genç bankacı parkta sohbet ederek dolaşıyorlar.
Yaşlı, gence mesleğin püf noktalarını anlatıyor:
"- Bak evladım. Bu meslekte başarılı olmak için sadece fırsatları değerlendirmek yetmez. Zaman zaman fırsatları da senin yaratman gerekir. Bunun için sürekli dikkatli olman gerekir. Uygun bir yorumla hiç umulmadık olaylar bile, çok büyük fırsatlara dönüşebilir. Bak mesela, şu karşıda gördüğün taze köpek pisliği sana sadece iğrenç bir şey olarak geliyordur. Ama ben eğer, 'Şu pislikten bir lokma alıp ağzına atarsan sana 1 milyar lira veririm' dersem, olay senin açından nasıl da büyük bir fırsata dönüşüverir değil mi? Yapar mısın?"
Genç bankacı: "- Tabi efendim," der.…
Osmanlı-Rus savaşlarından kim bilir kaçıncısı patlak vermiş.
EVLİLİK GÜZEL ŞEYMİŞ BEE :))
Soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadamı ve sekreteri
arabalarını terketmek zorunda kalırlar ve uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş
ve ıslanmış durumdayken bir klübe bulurlar.
Klübede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir sürü battaniye bulunmaktadır...
Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve işadamı bir centilmen
olarak, yatağı sekreterine verir...
''Ben yerde uyku tulumunda uyurum' der. Sekreter yatağa
yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre
sonra, tam da uyumak üzereyken sekreterinin sesini duyar;
''Efendim, ben çok üşüyorum!''
Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye
alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer.
Yine tam uyumak üzereyken sekreterinin sesini duyar;
''Efendim, ben hala çok üşüyorum!''
Adam yine…
İNSAN HAYATI BU KADAR MI GÜZEL ANLATILIR OKUYUN ÇOK BEĞENECEKSİNİZ
İnsan 5 yaşına gelmeden anlıyor;
açlığın öldürdüğünü, soğuğun dondurduğunu, ateşin yaktığını...
Sevgisizliğin insanın canını acıttığını...
Duyguları, nesneleri, kişileri, çevresini tanıyor.
Her şey ona çok büyük görünüyor:
Ev, masa, anne, baba...
İdeal ülke
Bir ülke ki, bilginleri akıllı, şairleri yürekli,
Bir ülke ki, işçileri üretken, siyasileri sürekli,
Bir ülke ki, sanatçıları saygın, siyasetçileri gafsız,
Bir ülke ki, tacirleri onurlu, yargıçları tarafsız,
Ne olurdu Allahım, benim ülkem de böyle bir ülke olsa!
Kalbim böyle bir ülkede yaşamaktan mutluluk duysa.
KIM ARAMIS ARTIK UCRETLI - iptal etmek icin okuyun
Konu : AVEA, TURKCELL VE VODAFON KULLANANLAR
Telefon şirketlerinin büyük hortumu.......cebinizdeyse hemen çıkartın.
Bu iletiyi mutlaka okuyun, göz göre göre soyulmayın.
AVEA, TURKCELL VE VODAFON KULLANANLAR
Telefonunuzdan hemen ##002# yi tuşlayın arayın.
Ekranınıza aktarma iptal diye bir yazı gelecek)
Böylece yönlendirmeyi kaldırın.
Yoksa size ulaşamayan herkesten bir kontör düşecek ...
Ve bunu AVEA, TURKCELL ve VODAFON kullanan herkese gönderin.
Göndermezseniz siz aradığınızda sizden de kontör düşecek.
Eğer aradığınız kişinin telefonu da telesekreter ayarlı ise; Dinlediğiniz 1 sn.lik 'Aradığınız kişiye ulaşılamıyor' mesajı için bir normal arama karşılığı ücretlendiriliyorsunuz!
İşin garip olan bir başka tarafı, Normal AVEA, TURKCELL ve VODAFON hatlarında default (fabrika çıkışı)…
ÇOCUKLUĞUMUZDA...
Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç
açmadım.
Hatta Babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir
parçası gibiydi, hep evdeydi.
Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek
bir yer yoktu ki.....
En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya,
zıplaya yürüyerek gelirdik.
Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara
koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle
bizlere ekmek arası bir şeyler…
ÇOK BASİT BİR SAĞLIK UYARISI...